Sağlık

BESLENME HAYATIN BİR PARÇASIDIR VE BÜTÜNSELDİR.

BESLENME HAYATIN BİR PARÇASIDIR VE BÜTÜNSELDİR.

 

  • Yatmadan kaç saat önce akşam yemeği yemeliyim?
  • Ne kadar yemem lazım?
  • Kaç öğün yemem lazım?
  • Kahvaltı etmeli miyim?
  • Suyumun içine limon sıkmalı mıyım?
  • Sabah kahvaltısı ve öğle yemeği arasında atıştırmalık yesem mi?
  • Kaç kalori tüketmem lazım?
  • Spordan önce mi yemek yemeliyim yoksa sonra mı yemeliyim?
  • Açken mi su içmeliyim?
  • Yatmadan evvel yediklerim beni doyurmazsa,ya acıkırsam…

 

 

Sağlıklı yaşam adı altında hemen hemen hergün aklımızdan geçen cümlelere biraz örnek vermek istedim. Sorular bitmek tükenmez bir listeyle devam edebilir. İnsan kendi bedenini dinlemek,ihtiyaçlarını belirlemek yerine kendini diyet kültürünün bize dayattığı soruların içinde boğulmuş olarak bulabilir.

Beslenme temelleri çocukluğumuzdan atılmış bir alışkanlıktır,içinde zevk,tat,ritüeller,ve anıları içerir. Fiziksel ihtiyaçlarımız yanında ruhsal bütünlük ister. Zaten bizler neden yemek yemek isteriz ki? Cevabı sadece karnımızı doyurmak olamaz. Yemek yeme güdümüzü besleyen,vucudumuzda iki sistem vardır. Bunlardan biri Homeostatik Sistem diğeri de Hedonik Sistem’dir.

HOMEOSTATİK SİSTEM; fiziksel açlık nedeniyle yemeği sağlar.Hani şu karnım zil çalıyor,diye adlandırdığımız gerçekten acıktığımızda yediğimiz yemektir.

HEDONİK SİSTEM; haz üzerine kuruludur. İnsan beyni;yüksek şekerli,yağlı gıdaları zevk ve ödül gibi algılayarak,hazsal tepkiler verdiği gözlemlenmiştir. Bazı gıdaları düşünmek.görmek,kokusunu duymak bile ona karşı önüne geçilmez bir istek oluşturabilmektedir. Çocukluğunuzda,annenizin yaptığı kekin kokusu unutulur mu? Her kek gördüğünüzde beyninizde o anlar ve tatlar canlanmaz mı?

Tabii ki canlanır ama bir farkla… Hep bahsedilen diyet kültürünün,sağlıklı beslenme adı altında sunulan tarifler aklımıza düşer.Buğday unu yerine badem unuyla yapılan kekler,şeker yerine hurma şurubu konularak pişirilen kurabiyeler… Peki bu içeriği değiştiri besinleri yediğinizde o aklınızdaki açlık doyurulur mu? Tabii ki hayır. O annenizin yaptığı veya pastaneden aldığınız kekten dilim yemenize rağmen o haz duygusunu yakalayamazsınız. İşte en çok da bu yüzden her iki sistemininde birbiriyle dengede olması çok önemlidir.Fizyolojik açlığınızla haz veren yiyecekleri bütüncül bir yaklaşımla tüketmek gerekmektedir.

Genelde yapılan diyetleri ele almak gerekirse (ketojenik, düşük karbonhidratlı, kalori sayarak) adı ne olursa olsun, sizi birçok gıdadan yoksun bırakmaya yönelik dizayn edilmiştir. En çok da bu yüzden yapılan diyetleri bıraktığınızda olduğunuzdan daha çok kilo alırsınız. Yiyecekleri sağlıklı, sağlıksız diye gruplandırmak ne yazık ki üzerinizde baskı yaratmaktan öteye geçemez. Kötü, sağlıksız bir gıda tükettiğinizde kendinizi suçlu ya da pişman hissediyorsanız, çok da iyi bir yolda olmadığınızı söyleyebilirim. Yiyeceklere bu tip olumsuz duyguları yüklemek ileride ortoreksiya veya başka anormal yeme davranışlarına dönüşebilir. Tabii ki beslenmenizin çoğu sebze, meyve, iyi yağlar ve proteinden oluşsun ama arada bir yediğiniz atıştırmalıklar yüzünden de kendinizi kötü hissetmeyin. Özellikle sosyal medya sayesinde sağlıklı beslenme akımı bazen çok yanlış yerlere gidebiliyor. Yeme bozukluklarıyla ilgili yapılan birçok çalışmada sosyal medyanın kişilerin normallik algısını zedelediği gözlemlenmiştir. Örneğin instagram’da çoğunlukla sağlıklı beslenme hakkında post koyan blogger’ları takip eden kişinin bir süre sonra gerçeklik algısı değişebiliyor ve kişi tek doğru buymuş gibi algılayabiliyor. Çoğu birey ayrıntılarda kaybolabiliyor, en doğru öğün sayısı kaçtır, en doğru akşam yemeği saati nedir, en doğru ara öğün saati nasıl olmalıdır, en sağlıklı besin grubu nelerdir… gibi soruların içinde boğuluyor ve zamanla bilinçaltının da yardımıyla kendisinin bu şekilde beslenmediğinde, kendini başkalarıyla kıyaslamaya, herkes ne kadar doğal besleniyor ben niye yapamıyorumlara, mutsuzluk, suçluluk gibi olumsuz duygulara yelken açabiliyor.

 

Aslında çoğu instagram kullanıcısının yaptığı şey Nutritionism denilen bir akım. Beslenmenin en basite indirgenmiş hali, beslenmeyi sadece sağlık için yapılan bir aktivite olarak ele alması ve gıdaları sadece vitamin, mineral gibi değerlerine bakarak tanımlamaları. Örnek vermek gerekirse; chia tohumu. Chia tohumu bitkisel omega 3 kaynağı, anti-enflematuvar etkisi var. Antioksidan bakımından zengin bir besindir. Herkes mutlaka chia tohumu tüketmelidir gibi söylemler nutritionisme örnektir.

 

Halbuki beslenme en temel ihtiyacımızdır. Sağlığımızı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitemizi yükseltmek için ihtiyacımız olan besin öğelerini, yeterli ve dengeli miktarlarda ve uygun aralıklarda tüketmektir. Bunun yanında beslenmek sosyal hayatımızın büyük bir parçasıdır. Beslenme bir diyet listesi değildir. İyi-kötü, sağlıklı-sağlıksız yiyecekler diyerek kategorilere ayrılmaz. Beslenme hayatın bir parçasıdır ve bütünseldir.

 

Yemeklerle olan ilişkinizi daha iyi tanımlayacağınız günlerin gelmesi dileğiyle…

 

 

Ceylan BAKKALBAŞIOĞLU ŞENSİN

Psikolog/ Beslenme ve Yeme

Bozuklukları Uzmanı